Bölgenin en eski insanlık tarihi izleri, Antalya şehir merkezinin 30 kilometre kuzeyindeki Karain Mağarası bulguları ile 200.000 yıla kadar uzanmaktadır, yöredeki diğer izler Neolitik ve ileri devirlerde medeniyetlerin sürekli olarak bölgede yasadığını kanıtlamaktadır.
Bölgelerarası ilişkilerin sürdürüldüğü görülmektedir. Tarihsel belgeler, bölge şehirlerinin bağımsız bir yapıda geliştiğini, geniş bölge olarak Pamfilya olarak isimlendirildiğini ve zaman zaman bu şehirlerarasında federasyonlar kurulduğunu, Truva savaşından sonra Akha Klani’nin M.Ö.1300’de bölgeye geldiğini anlatmaktadır.
Bati Anadolu’daki Lidya imparatorluğunun M.Ö. 560 yılında bölgedeki hâkimiyetinin, 546 yılında orta Anadolu’daki Sard savaşında Perslere yenilmesiyle sona erdiğini görüyoruz. Büyük İskender’in M.Ö. 334 yılındaki ölümüne kadar bölgedeki iki şehir haricindeki (Sillyon ve Termessos) tüm şehirleri fethetmesi ile Pers hükümranlığı sürdürülmüştür.
Selevkos’un Apameia(Dinar)’da yenilmesi ile bölgeye Bergama Krallığı hâkimiyeti girmiş ve Bergama Kralı II. Attalos M.Ö. 150 yıllarında kuvvetli donanmasını barındırmak amacıyla Attaleia (Antalya) şehrini kurmuştur. Son Bergama Kralı III. Attalos’un M.Ö.133 yılındaki olumunda “Bölgenin ölümünden sonra Roma imparatorluğuna terkedilmesi” seklindeki vasiyeti ile gelen Roma ve bağlantılı Bizans donemi, 13 yüzyıl boyunca sürmüştür. Selçuklu Türkleri Antalya’yı 1207’de ve Alanya’yı 1220’de fethederek Roma-Bizans dönemini sona erdirmiştir.
Osmanlı dönemi 1391’de başlamış ve Birinci Dünya Savaşı sonucunda bölgede gerçekleştirilen İtalyan işgali, 1923’teki Türkiye Cumhuriyeti ile ortadan kalkarak bölge, Türkiye Devleti sınırları içinde bir il olarak tescil edilmiştir.630 km. uzunluğundaki Antalya kıyıları boyunca, antik kentler, antik limanlar, anıt mezarlar, dantel gibi koylar, kumsallar, yemyeşil ormanlar ve akarsular yer alır. Yaygın bir inanışa göre bundan 2000 yıl kadar önce Bergama Kralı II. Attalos en gözde akıncılarını; Gidin, bana bu yeryüzü üzerinde öyle bir yer bulun ki, bütün kralların, bütün hükümdarların gözü kalsın. Öyle bir yer bulun ki, hiç kimse gözünü ordan ayıramasın. Gidin bana yeryüzünün cennetini bulun.” Diye görevlendirilip, göndermişti. Akıncılar, bu emirle isin zorluğunu, bir anlamda olmazlığını bile bile yola koyulmuşlar, diyar diyar dolaşmışlar. Haftalarca, aylarca dolaşmışlar ama krallarının istediği gibi bir yere bir türlü rastlayamamışlar.